(İNSAN YÜZLÜ TREN) (KARA KADIN)
RÜYA AVLAYAN
İNSAN YÜZLÜ TREN, KARA KADIN
( RÜYA AVLAYAN)




       
       Merhaba.
       Benim adım Rüya Avlayan.
       Daha önce tanışmıştık.
       Kendimi bırakıp insanların rüyalarında dolaşıyorum. Şahıslar umurumda değil, ben onların hayalleriyle besleniyor, karanlık dünyalarında nefes alıyorum ve iştahıma uygun olanı yutup, aklımda sindiriyorum.
       Şimdi algılarımı temizleyip, kim bilir kimlerin rüyalarını yaşayacağım?
       Merhaba, içeri girebilir miyim?

       Şşşş, işte başlıyorum.
       Siyahlar giyinmiş kırklı yaşlarda bir kadından korkuyorum. Nerdeyse yüzünü hiç göremediğim bu kadın, oturduğum pergolanın üzerinden beni izliyor. Bunu hissediyorum ama başımı onu görmek için çevirdiğimde, o kayboluyor. Göremiyorum, oysa koşarak üzerime geliyormuş gibi hızlı hareket ediyor. Onu fark etmezsem bana çarpacağı kesin. O, karanlık bir düşün yırtık zarından dışarı çıkmaya çalışan bir duman gibi, ısrarla hayatıma girmeye çalışıyor. Bağırmak istiyorum. Hem de avazım çıktığı kadar.        Koşarak karşıma geçiyor ve beni bağırmamam konusunda karanlığıyla tehdit ediyor. Başımı yavaşça kaldırıp rüyalarımı zindana çeviren karanlık kadını görmek istediğimde o, benim göremeyeceğim bir yönüme geçerek, üzerime çökmeye devam ediyor.   
       Şehrin sönmüş evlerinin manzarasına çıktığımı görüyorum. Gökyüzünün yıldızları, dağların üzerine aksetmiş gibi, uzaklarda bir kaç ışık görünüyor. Siyahlı kara kadın ne yapıyor diye düşünmeye başladığımda, kara kadının gülümseyişini hissediyorum. Hemen arkamda. 'sakın korkma' diye sesleniyor, sessizce ve acımasız. Arkamı dönemiyorum. Kadının tanıdık yüzünü görmek için korkunç kâbuslara katlanmaya hazırım. Çünkü onu tanıyorum.
       Kadın bu arzumu tadınca, tıslıyor. Çaresizliğini seziyorum. Sanki arkamı dönsem onu görebileceğim. Sanki durmak üzere olan kalbimi ona fırlatsam onu yok edebileceğim.
       Korkuyorum.
       Karanlık kadın kollarını yanlara açıyor ve arkamdan üzerime atılacağı sırada, son kalan cesaretimle, arkamı dönüyorum.
       Aklım sıçrıyor.
       Çığlık, kıyamet.

       Of ne güzel de rüyaydı, uzun süredir böylesine korkuyu yaşamamıştım. Onu yememiştim. Sssssss. Bu akşam farklı bir rüyanın içinde daha yüzmeliyim, yoksa merak ettiğim karanlık kadının yüzünü unutamayacağım. Bu sefer hayal gücü daha sağlam birinin içine girmeliyim. 
       Fffffff. Buldum.

       Bıçak taşıyan bir genç görüyorum. Loş bir odada çıplak bir kadına doğru yürüyor. Kadının sırtı dönük.

       Ssssss. Hayır bu rüya olmaz. Daha uykuya tam dalmadığı için yön verilen rüyaları hiç sevmem ve kaçarım.

       İşte.

       İnsan yüzlü bir tren görüyorum. Ağzı açık, önüne geleni yutmaya hazır. Küçük bir kız çocuğu koşturuyor trenin önünden geçmek için. Annesi feryat figan ağlıyor, yardım çığlıklarının ardından. Ölü bir balık var rayların üzerinde. Birazdan insan yüzlü trene yem olmak için hazır. İstasyonun duvarındaki tabelada 'korkot' yazılı.
       Korkot durağında ölü bir balık yutmaya çalışan insan yüzlü bir trenin önünden atlamaya çalışan bir kız çocuğu görüyorum. Annesi, kızı için yardım çığlıkları atarken, sol bacağının kopuk olduğunu görüyorum. O kadar çok kan akmış ki, kadın sanki kan dolu bir küvette oturuyor. Kız çocuğu koşarken, annesinin bacağından akan kan onu takip ediyor. Kız hızla koşuyor ama çok yakın olan trene yetişemiyor. Hızla giden tren bir türlü balığı yutamıyor. Kan, kadının bacağından akmaya devam ediyor ve nihayetinde kızın ayaklarına kadar ulaşıyor. Kız annesinin kanına basıp yere yuvarlanıyor. Raylardaki balık, kızın düştüğü yöne doğru bakıyor. Tren öfkeyle daha da hızlanıyor. Balık sıçrıyor ve kızın, üzerine basıp düştüğü kan birikintisinin içine atlıyor ve gözden kayboluyor.        Tren çok daha fazla öfkeleniyor ve o da balığın ardından kan birikintisinin içine dalıyor. Bir yılan gibi kıvrılarak yavaşça kan gölünün içinde gözden kayboluyor. Kız annesine bakıyor. Annesi, kızına başıyla hayır demeye çalışıyor ama kız onu dinlemiyor ve kan gölünün içine dalıyor. Kan, kızın ardından fokurduyor.
       Anne ağlıyor.
       Yağmur yağmaya başlıyor. Kan geri çekiliyor ve annenin ayağına geri doluyor. Anne daha fazla ağlıyor, elleriyle göğsünü dövüyor. Kızının adını haykırıyor.
       Kadının ayağı normale dönüyor.

       Başka bir kadın uyanıyor.

       İşte bu son rüya iyiydi. Böyle geceleri seviyorum. Mmmmmmmm. Şimdilik yeterli. Sssss. Gecede iki av yeterlidir.
       Şimdi gidin ve rüyalar görün. Unutmayın, gerçek diye bildiğiniz yaşantınızda bir tek öykünüz var ama rüyalarda istediğiniz kadar öykü yaşarsınız. Belki beni de görürsünüz o yolculuklardan birinde. Çünkü ben rüyaları avlarım.

       Benim adım Rüya Avlayan daha önce karşılaşmıştık.

       31 Mayıs 11
       Erol çelik